Kayaların Ardındaki Şehir

Aras, dağların arasında yaşayan meraklı bir çocuktu. Günlerini kayaların üzerinde tırmanarak geçirirdi. Bir gün yüksek kayalıklardan birinde çatlak fark etti. Çatlağın içinden hafif bir ışık sızıyordu. Cesaretini toplayıp içeri girdiğinde uzun bir tünel buldu.

Tünelin sonunda göz kamaştırıcı bir manzara vardı: taşlardan yapılmış, parlayan kristallerle süslenmiş gizli bir şehir! Sokaklarında kimse yoktu ama her yer sanki hâlâ yaşıyormuş gibi ışıldıyordu.

Aras şehri dolaşırken dev bir kapının önüne geldi. Kapının üzerinde şunlar yazılıydı:
— “Bu şehir, sadece adaletli kalplere açılır.”

Birden kapının yanında iki taş heykel canlandı ve Aras’a üç soru sordu:

• “Bir dostunun hatasını görürsen ne yaparsın?”
• “Payına düşenden fazlasını ister misin?”
• “Kendi iyiliğin için başkasını incitir misin?”

Aras, kalpten gelen dürüst cevaplar verdi:
— “Onu affederim, fazla istemem, kimseyi incitmem.”

Kapı büyük bir gürültüyle açıldı. İçeride altın yoktu ama daha değerli bir hazine vardı: eski taş tabletler. Tabletlerde adalet, dostluk ve sevgi üzerine yazılar bulunuyordu.

Aras eve döndüğünde kalbinde büyük bir güç hissetti. Çünkü artık biliyordu ki, en büyük şehir kalbin içindeydi ve onun kapıları adaletle açılıyordu.